ekonomi ve erdem
( 2 )
bilebilmek
son çağ geçmişin (tarihin) tüm düşünsel, ilkesel, yargısal öğretilerini; yine bu
öğretilerin içinden seçilmiş belirli (belirlediği) tümcelerle anlam kaydırarak,
anlam bozarak, bu öğretilerin bütünlüğünü parçalayarak, içeriğini değiştirerek
yok ediyor.
buna hazırladığı insan hazır bilgi olarak algıladığı bu tümcelerle yaşamı,
ilkeyi, yargıyı kavradığını varsayıyor ve bu yanılsamalı bilgiyle öğreniyor.
yıkılan duvarlarla duvarsız bir dünyanın varlığının ne denli önemli olduğu
bilgisi ilk anlamda doğru görünüyor çünkü.
çünkü tarihsel, süreçsel, ilkesel, düşünsel altyapı oluşmamış bir alanda elde
edilen bilginin yorumu da zeminsiz ve kaygan oluyor. temelde bilgiye ulaşmak
akıl almayacak ölçüde kolay ve bakıldığında her tarafta elde edilebilirliğiyle
birlikte; örgütsüz, derlemesiz olduğundan algılanması da darmadağın oluyor.
bilgiye ulaşmak ne denli kolaysa, bilmek o denli zor bir iş durumuna geliyor.
sanayi toplumundaki birey toplumsal örgütlerden arındırılmış, biricik birey
olarak küresel sürecin ön çağında düşünsel etkinliklere katkı anlamındaki
belirleyeceği bireysel tezlerden öteye gidemiyor. ancak belirli kurumlarca
değerlendirilebilen bu bilginin ekonomik olarak değerlendirilebilirliği
ölçüsünde önem kazanabiliyor. işte bu noktada çoğu kez tükeniyor sanat,
tüketilmeden bırakılıyor. çünkü entelektüel bir yaşam kalitesinin ekonomik
yaşama katkısının pek olmadığı düşünülüyor. bilinen sanat dalları ve sanat
ürünleri dışında artık sanatsal ürün, paket olarak “satılabilirliği” ölçüsünde
önem kazanıyor. sanat ve sanatçı algısı tutarlı, akılcı, eleştirel, yaşamsal
tezli olmaktan çok, yapboz, kolay tüketilebilir, süslü ambalajlı eğlencelikler
olarak değiştiriliyor. sanat olarak nitelenemeyecek bir yığın kaygısız üretim de
birilerinin eliyle sanatsal başyapıtlar olarak sunuluyor.
herhangi birinin sanatçı olabilme hakkı, sanatçının herhangi biri olma hakkına
dönüştürülüyor.
çünkü çağın belirleyicilerinin sorgulayan insandan çok tüketen insana
gereksinimi bulunuyor.