Aylık Yazılar  / 27 EKİM 2003, Pazartesi  
 

 

boşluk


ilerlerken ardında kalan boşluğun tüm görkemiyle durur ve yadsımazdı kimse durağan ve havayla sürtünmeden oluşan elektrikli titreşimin oluşturduğu desenleri; çocuklar pamuk şeker alırmış gibiydi yüzün.

ben izlerdim, gözümün önünden süzülürken rengini; yalnız, çekingen, minicik penceremden. Sen de olmasan ağaç hep aynı biçimde aynı rengi açardı; üstelik ardında boşluk da bırakmadan.

sonbahar gelmiş, düşerken pencereme yaklaşan yaprağın ortalığı dalgalandıran gölgesinden anladım. karar verdim, bundan böyle kimsenin göremediği boşluğunun desenlerini belirginleştireceğim boyalarımla. 

ve boşluğunu izleyeceğim yine, gözlerim ardında soluklaşan nesneleri görmeyecek, kimseye sezdirmeden gövdemi sığdırmaya çalışacağım benden dar, benden çelimsiz boşluğa; gözlerindeki anlam olacak, eskimiş kokun, sıcaklığın...

ne kadar yoksun oysa; senden gizlediğim ben, hep o haliyle kalacak. kimi zaman sığınacağım ona kimi zaman horlayacağım.

peki ne zaman yetecek karanlık, ne zaman tüketeceğim içimde sızlayan duruşunu.

Durağan, herşey durağan; ben öyle varsaydığım sürece... 
(çirkin veya kötü değil oysa içimde devinirken gövden!)

yazı arşivi     başa dön