Aylık Yazılar  /  01 Ekim  2006  
 
 

abesle iştigal

leblebi hevesi

ortam : kırıldı cam, sızdı içeri keskin koku, eskitti köşeleri vapur dalgası geldigitti bir zaman, boğuk yapaylık kaldı burada. biraz ateş olsa da yakıversem kendimi.

 

titriyor suçsuz kanepe, gözünün yaşına bakmadan yakıyorum sigaraları, yorgun hayyamı ağlatıyorum bir celsede,

leblebilerin soyuna kıyıyorum, kızgın fırına atıyorum, eziveriyorum dişlerimin arasında birer ikişer bilimsel dayanıklılık deneyleri yapıyorum, unufak oluyorlar.

bilir misin ağlamayı buz gibi bir gecede

düştükçe gözyaşları çiviler ayaklarını

ilerleyemezsin

leblebiler kılık değiştirip kaçışıyorlar kanepe altlarına, peşlerine takılıyorum, birer birer yakalanıyorlar, yakalananları tutuklayıp küllüklere atıyorum, nutuklar çekiyorum,

- ey soylu ırk, biliyorum suçlu olan siz değilsiniz, ancak varolmanıza karşılık yaptırımınız şudur: ödemediğiniz vergileri sizin varlığınızdan elde edeceğiz, bundan böyle her kim bana karşı direnir sert çıkar ve dişime zarar getirirse suçu küllüğe tıkılmaktır, diğerleri sofra şaraplarıyla birlikte değerlendirilecektir.

üstten bak üstten, küresellemecilik, makroculuk, profesyonelcilik, boşver diyen ayindaşlarını kutsa, bu gün ne oynayalım, borsa mı, monopol mü, para piyasalarının terk edilmiş çocuklarına sokakları satalım parsel parsel, leblebilerini pazarlasınlar buralarda, sevinsin garibanlar, tekkelerde kutlamalar sürsün gece boyu yakararak, sürün namluya piknik tüplerini,  topların içine dinamit yerleştirip salıverin çocukların ayaklarına, değil mi ki zaten ölüm var, erken ya da geç ne fark eder ki, mutluluğun parayla satınalınacağına inanarak eğlenceye çerez olmuş leblebilerin yaşamlarını konu edin kitaplarınıza, önemseyin, önemseyin kendinizi, sizden değerli bir leblebi görmedim yaşamım boyunca deyin aynalarınıza bakarak, ne güzelsiniz, güzelliğinizin ederi nedir? anlamadınız mı; demem o ki rengarenk bir gökkuşağının altından geçerken uğur getirmiş bir yaz dilerim sizlere ama yalnızca dileyebilirim ki umut edin diye, yeryüzünün umut etmemiş tek varlığı ünlü roman kahramanımız don kişot’un yattığı yeri bulup çaputlar bağlayın diye efendisinin peşinden gidenleri de yad edin, oynaşın surlar altında çığlık çığlığa…

atlan alta kaynıyor kazan,

kim anlatabilecek bana inanamayacağım bir masal, leblebilerimi kim kavuracak, kim tüketecek şimdi beni! kim?

 
 

yazarın diğer yazıları    yazı köşeleri    başa dön