abesle iştigal
uçamayan kuşlar bölgesi
henüz yaşlanmamış bir ağacın dibinde uyumak düşüncesinde günyüzünü ilk kez gören
duman, salınırken oradan oraya. artık yetti / artık yetti / bak sonunda bitti
diye uluyan ünlü şarkıcıların peşinden gitti herkes. ivedi bir duygu gerek,
sirenlerin ardında bir peri günün sıkıntısını atamamış henüz,
ben buradayım, ben yeşil bir bardağın içindeki poşet, ben depremde sıkışmış
soluksuz bir tin, ben senin önünden toplayan sakar sandalyeleri, sen bira köpüğü
duran dudağımda, sen cennetin kapıları ardına kadar açık; tüm peygamberleri
saysam baştan, kaç tanrı bulurum seni bana emanet edecek ve ben senin ceketinde
nasıl dururum hiç düşündün mü, karabasanlarının içine aldın mı beni de?
artık git ki ellerimi yıkayabileyim, sana dokunmuş olmanın hünerini düşüreyim ve
aynaya bakıp bakıp utanmış bir adamı arındırayım gece uykularından.
şimdi karanlıkta deviniyor sanrı, gelip ısırıyor bahçemdeki eğreti otlarını,
geviş getirirken sertleşiyor! bazen diyorum ki satmalı üç kuruşa tüm
alışkanlıkları o zaman dönüp bana baktığındaki ateşle yakmalı uçamayan kuşları.
yine de sakin olmak gerek!