Sayfa Güncellemesi Yazarın Kafasına Estiğindedir! / 29,Aralık, 2003, Pazartesi

 

 

I.

Senin kıvranmandan haz almamak mümkün mü
Izdırâbına bakıp bir "oh" demenin tadı
Olduğun yere yığılıp kalacak gibiyken
Söyle: nasıl neşelenmem


 

II.

Atlar koşuyor göğüslerinde mor-mavi
Belki nefesin ılık pembe
Haz dolamışsa da boynuna ilmiği
Çekip gitmelerin mağruru: gitme!

 

III.

Dinlen yüreğim
Kafa bul giziyle gecenin
İstemem tek kahrolma
Bu işte gördüğün, göreceğin

 

 

IV.

Ne kadar uzun sürerse sürsün rüyâ
Çıkagelir sonunda malûm cellat : dünya
Belirirken dudaklarımın kıyısında ince bir alay
Diklenir cellat : "oynama!"

 

 

 

 

 

Ak'la uğradım. Az da olsa kaldım orada.
Gördüğüm bir bileşik kaptı yılanların aktığı.
Her an, her yöne uğuldayan kılıçlardı komşularım.
Yemeklerin leylek kaplarıyla sunulduğu bu sofrada çakaldım... mecburen aç kaldım.

 

 

 

 

 

 

O K U R  ' A 


Budalalık, pintilik, günahlar ve yanılgı
Kaplar zihnimizi,işler gövdelerimizi
Ve bitlerini besleyen dilenciler gibi
Besleriz biz de sevimli azaplarımızı


Günahlarımız hoyrat, pişmanlıklar yumuşak;
Suçlarımızı cömertçe bol bol sergileriz,
Çamurlu bir yola güle oynaya gireriz
Gözyaşları kirlerimizi yıkar sanarak


Şeytan kötülüklerin yastığına yaklaşır,
Sallar büyülenmiş zihnimizi uzun uzun
Ve zengin, verimli madeni irademizin
Bu bilge kimyacın eliyle buharlaşır.


İblisin elinde bizi oynatan iplerimiz!
Çekici bir yan buluruz iğrenç nesnelerde;
Korkusuzca, pis kokan karanlıklar içinde,
Her gün bir adım daha Cehenneme ineriz.


Kurban göğüslerini eski fahişelerin
Öpüp yiyen zavallı sefihler vardır hani,
Öyle oburca arzularız gizli zevkleri
Cıvık, eski bir portakal gibi sıkmak için.


Kaynaşan bir milyon bağırsak kurdu misali
Cümbüş eder beynimizde İblis tayfası,
Soluduğumuzda, görünmez Ölüm ırmağı
Sağır yakarışlarla kaplar ciğerimizi.


Saldırı, zehir, hançer ve yangın şimdiye dek
Acıklı yazgımızın patiskasına yer yer
İşlememişse henüz nakışlarını eğer,
Heyhat! Ruhumuz daha tam bilenmemiş demek!


Çakallar, kaplanlar ve köpekler arasında,
İçinde maymunların, akrep, yılan, çıyanın,
Tepinen, uluyan, sürünen canavarların,
Çirkeflerimizin o rezil, pis ağılında


En çirkin, en kötü, en iğrenç olan biri var!
Çığlıklar atmasa da, sakin görünse bile
Dünyayı seve seve çevirir harabeye
Ne varsa bir solukta yok edip yalar yutar;


İç sıkıntısıdır bu! -sahte yaşlar gözünde,
Darağaçları düşler tüttürüp çubuğunu.
-İki yüzlü okur, -benzerim, -kardeşim, onu
Bu kibar canavarı iyi tanırsın sen de!


BAUDELAIRE

Çeviri :  Erdoğan Alkan

 



S A R H O Ş      O L U N ! 

Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman'ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. 

Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun. 

Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "Sarhoş olma saatidir.
Zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."

BAUDELAIRE - (Paris Sıkıntısı)

Çeviri :  Tahsin Yücel
 
sakız şiirleri    uç'tum elhamdülillah    otuzbeşlik seçki    köşe seçimine git