_____________  yersizyurtsuz  ekran dergi   ocak-şubat '2002  [ birinci yayın dönemi ]   sayfa 13

  



 

 


[ mikail erdil ]


SIRIK


Siz! Özgürlüğünüzü istiyorsunuz!?... Her şeyin ederi beş kuruş. Alın sizlere düşleriniz kadar şapka. Giyin gezin sokaklarda. Gönüllü er yazdılar sizi de yarın çıkacak savaşa.

Bir gece yarısı işte. Sıyrıldım düşlerimin sonsuzluğundan. Sokakta önünü aydınlatıyor bir lamba. Çıktım altından geçtim lambanın. Adımladım sokakları. Ses verdi topuklarıma asfalt. Geceyle lambanın uyumuna tanık oldum. Yasa-dışı.

Dünya çok kalabalık. Gece çok karanlık. Uymuyor öyleyse gökyüzüne yıldızlar. Yasa-dışı.

Gece-gündüz atıyor nabzı kentin. Dönüyor dünya. Ay ışığına benzemiş kent. En güzel yüzünü okuyor gece. Bir yanı yüksek yamaç bir yanı deniz. Oysa ne kadar az limanda gemiler. Yoksul mu yoksul insanlar. Neden raylar tek şerit. Birbirini bekliyor istasyonda trenler. Gece kendi sessizliğinde.

En derin düşlerin kıyısından bir tren geçmeli ışıklarını yakıp. Düşleri yorumlamalı. Kurmaca bir simetriğin dalına asılı insan yüzleri uymuyor yaşamın hızına. Neden en güzel sözler mahkeme tutanaklarında yazılı. Bağırmıyor sokaklarda insanlar. Bizler her gün yaşarken gerçekleri.

Bir çizgi çekiyorum son inancımın üstüne. Bir çizgi de gecenin dürüstlüğüne. Bedenim yürüsün gücü yettiğince.

Birileri tarihi yorumlayıp ve kendi geçmişine uydurup, not düşmüş tarih defterine; "Geçmiş sonsuzca büyüyebilen bir bellektir. O belirler geleceği. İnsan dünyanın en takılgan yaratığı. Sonsuzca sesler çıkarır dünyanın bellek tellerinden." Hep aynı tarih...

Büyütmeyin beyler. Büyütmeyin belleğinizi. Nasıl üretirse insan yaşamı, kendi üretir korkuyu da. Dolaşmasın kimse elinle bir sırıkla sokaklarda "1 - 0".

Makineler. Katmerleşen emek. Mutsuz insan yüzleri. Simetrik enerji depoluyor bir kefede. Öbür kefede yoksulluk karmaşa.

Bir çocuk hızla sıyırdı geçti yanımdan. Kaşla göz arasında döndü köşeyi. Bir ara parlak, madeni bir küre gösterdi. Hafiften göz kırptı o ara.

Bilinç altını onuyor birileri sokakta. Bir adam dolaşıyor elinde dört metre sırıkla. Ustalıkla çeviriyor sırığı. Tüm geçmişini yüklemiş bir sırığa, ustalıkla çeviriyor sırığını. Durdu. Duvarın dibinde sızmış sarhoşu gördü. Şöyle bir dürttü sırığıyla. Sarhoş yan değişti. O kadar istekli dürtmeye başladı ki, uyanmaktan başka yapacağı bir şey kalmamıştı sarhoşun. Uyandı. Korkunç bir dirençle karşı karşıya olduğunu anladı. Direnmese bir sinek gibi öldürülecekti. Bir köpek nasıl saldırırsa öyle saldırdı sırığa. Öyle ki; hırlıyor, ağzından salyalar akıyordu. Birden sırıklı adam geriye çekildi. Ustalıkla döndürmeye koyuldu sırığını. Sarhoşun gözleri sonuna dek ayrık, kala kaldı olduğu yerde.

Birileri bilinç altını oynuyor. Üç kız kızlıklarına bürünmüş kol kola yürüyor sokakta. Yine o adam. Ustalıkla çevirmeye başladı yine... Tav oldu üç kızın üçü de. O, birini seçti. Bir elinde kızın biri, bir elinde sırığı kayboldular sokakta... Şu elektrik direğine yaslanmış duran kız. Omzunda bir çanta olan. Biraz önce o adamla giden değil mi! Sonuna dek ayrık gözleri.

Dolaşıyor sırıklı adam. Ustalıkla çevire çevire sırığını. Her ayrılığın sonuna bir gözyaşı koymayı unutmuyor insanlar. Her şey göz yaşları için. Aşk hep ötelerde. Yalnız kendileri için saklanılan bir küçük parlak madeni küre.

Bir adam çıktı karanlıktan. Bir yalnız adam. Tam yan yana geldiklerinde durdu ikisi de. Sırığıyla dürttü, alnından kafatası arkaya düştü. Sırığına dayanıp beyninin içini yokladı. Yeniden kapattı kafatasını. Yürüdü gitti adam. Gözleri sonuna dek ayrık. Ustalıkla çevirdi sırığını.

Karanlığı içine sindirmiş iğreti bir gecekondu uygunsuz bir yerde. İtti bir köşesinden yana devirdi gecekonduyu. Yoksul bir çift yatakta yerlerini değiştirdi önce. Kadının dudağındaki gülümseme yerine bir hüzün kondurdu. Eski durumuna getirdi yine gecekonduyu. Ustalıkla çevirdi sırığını. Kayboldu karanlıkta. Şu işsiz adam o değil mi? Gecekondudaki. Sonuna dek ayırmış gözlerini oturuyor kahvede.

İnsanın bilinç altı delidir. En sıradan görünen bir sıradan adamın bilinç altıydı bu düşleri kuran. Şimdi gerçek yaşamda da boş bir anında dokunursanız bir teline tıngırdamaya başlar. Gerçekten delidir çünkü.

Bir sıradan biriydi işte. İnsan öykünmecidir. Öykündü yaşamı. 16 metre uzunluğunda barsaktan bir bellek oldu. Adımlarken sokakları unuttu çocuk düşlerini. Trenleri. İşte yaramaz oldu bellek telleri. Yeniden bulunmayı bekledi birileri tarafından. Yalnızlığı seçti. Bir av bulsaydı belleğine mutlu olurdu belki. 'Zararsız bir adam' olurdu. Bellek tellerini sonsuzca titretirdi. Sonsuzca güzel ezgiler yaratırdı. Hor gördü acıyı. Hakkını vermek geçmedi hiç aklından. Bulamayınca bir av kendine göre - büyüyüp adam oldu bu ara kaç kez çocuklar, belleği büyüdü belki 17 metre oldu - delirdi elbet. Hep bir köşecikteki bir iyi yüzde suskunluğunu unutup, doldurmayı sürdürdü belleğini. Delirdi. Haklıydı. Çünkü yaşam dışarda korkunç çok sesliliğini oynuyordu. Onu da çağırıyordu içine. Hayır demek olanaksızdı. Haklıydı. Kendine düşman oldu; belleğine. Güzelliklere. Çünkü eylemsizken güzelliği tanıyamadı. Yoktu. İntihar. Gelecek yasa-dışı büyütüyordu kendini. Yasa-dışılığa karşıydı. Koyu bir karanlıkta yürüyen eylemler. Yaşam haksızlık ediyordu insanlara. Bastıramadı yaşamın çığlığını. Delirdi. Sayıklamaya başladı sonra. Her geçişinde istasyondan bir trenin, küfretti trenlere. Dünyanın tüm trenlerine. Çünkü tren ondan çok hızlıydı. Çoktan beri bir fetişistti, trenlerle sevişemezdi. Hiç anlayamadı onun dilini. 17 metreden daha uzundu çünkü boyu. Dayanılacak gibi değildi. Bellek devreleri hep kısa devre yaptı. Sonra cosss.... delirdi.

Bir gün yine kendi kendiyle uğraşırken deli deli; bir sırık buldu. Dört metre boyundaydı. Artık belleği dağılmıştı. 17 metrelik bir bellek küpü yerine dört metrelik bir sırık olmak daha çekici gelmişti. -Sevmez olmuştu bu ara barsakları.-

İnsandan söz etmeye kalkmayın ona. Gözleri hep sırığın tepesine bakıyor. Ağzında bir karış salya.

Bu korkunç direnme gücü sizdeki. Ansızın patlak veren ölümler, 'zamansız çıldırı nöbetleri bundan'.
Tek başına bir elektrik direği.
Gece.
Ansızın
ansızın
ansızın
Suskun bir simetri olsaydı yaşam. -her gün böyle öldürülüyor.-

Siz bellek tellerini öttürürken, mest olurken belleğinizden çıkan sonsuzca seslerle. Hiç ummadığınız kadar yürekli birileri çocukça büyüyüp delilikler zamanı yeniden yorumladı her şeyi. Siz en büyük düşmanı oldunuz onların. Katletmiştiniz çoğunu da.

Sonra sizin için mezar yaptılar dört metre uzunluğunda.
-Nasıl olsa burası kesin.-
başa dön