YAN'DIK
İsmin bülbüle türkü şimdi,
suretin yorgun çocuklara ninni........
bir çam altıydı ilk
göz yaşlarının mabedi,
sonra,
sonra bir uzun yol otobüsü,
yıllar....
Geride bıraktığın yolsuz gezgin ve o süslü-
-sesin.
Bende şimdi........
Ellerimizle şımarıp tanıştı tenimiz
uzun zaman sonra sisli bir ilde,
ter, soğuk ve yağmur,
avuçlarına kar yağsa saçların ılıman-
-olurdu
ve salkım sarı.
Sofraya çiğ düşerdi dili yok gülücüklerden...
öyle sahra
kupkuru....
ve yol yamaç olup sızdığında geceye
bir mavi düş olup susardık uykuya...
çıplaktık, çoğunluk
emanettik
zemheriyle karışık alev...
Sonra dallar köklerini,
analar evlatlarını arardı gecede
ve seni de beni de ne çok yoklardı yıldızlar.
İçimiz sızlar kayıverip düşerdik
ömrü yitik oğulların terkisinden.
Koynunda güller halaya durur
ve karanlık azınca gök gürlerdi dudaklarımda.
Gerdanın mor ışık.
Hasretlik susuz kalıp solardı tellerde,
türkü söyler
saz döverdik akşamları.
Yorganımızdan hiç eksik olmazdı o okunmuş-
- muska;
acemiliğimizi örter pankartlar dikerdik.
sevişirdik kavga sonraları
kırıkları saymazdık.
gecekondu suskunluğundaydı sokaklar,
-balkonlar
kuşlar matem...
Boyanın kırmızısı ellerimize
ütopya duvarlara yakışırdı.
hep fırça eldeyken ses verirdi yapraklar.
Karanlık bizden biz kavaklardan korkardık.
avuçlarımızda başkalarının aşklarını ısıtır-
-gönüllere tütsü yakardık
ellerimiz üşüdü mü
sevdamız donardı
yanardık...
yine de kendi gözlerimizden başkaları için-
-ağlardık...
ağladık yandık.......
yandık ağladım......