______  yersizyurtsuz  ekran dergi  mayıs - haziran  '2004  [ onbeşinci  yayın dönemi ]   sayfa 11

  



 

 

[ umut yaşar karaoğlu ]

 

Postmodern Evrim Teorisi


Bir kuş vardı, milyonlarca yılı bedeninde taşıyan ve bu ağırlığı taşımakta zorlandığından tünediği kafeste kıpırdayamadan duran, yaşlı bir kuş. Türünün son örneğiydi ve ölüyordu, onunla birlikte dünya üzerinden bir güzellik daha silinecekti. Dünyanın her yerinden insanlar geliyordu; yürüyerek, bisikletle, motosikletle, arabayla, minibüsle, seyahat acentelerinin düzenlediği turlarla, uçakla. Bu insanlar doğanın güzelliklerini seviyorlardı, yok olan bir güzelliğin kafeste de güzel gözükeceğini düşünüp bunu son kez görebilmek, yok olmadan tüylerini incelemek, gözlerinin içine bakmak istiyorlardı.

Bunlar doğayı sever, korur; apartmanlarda otururlardı, taşra yaşamını sever; apartmanlarda otururlardı. Lüksü sevmez; tuvalet kağıdı olmadan yapamazlardı, mideleri bulanır; hap yutar, başları ağrır, hap yutarlardı; sağlıklı yaşamayı severlerdi. Bunlar paylaşımdan yanaydı; paylaşabilmek için zengin olmaları gerekiyordu. Bunlar tüketim karşıtıydı; küçükken oyuncaklarından, büyüyünce sevgililerinden, yaşlanınca da eşlerinden sıkılırlardı, üretim yanlısıydılar; 'tüketim için üretim' gibi şeyler gevelerdiler. Bunların seçme ve seçilme hakları vardı; seçerlerdi, yaşama hakları bile vardı. Bunlar toplumun insanı standartlaştırdığını, çeşitlilikten yana olduklarını söyler; "Niye?" sorusuna verdikleri ilk cevap "içimden geldi." olurdu, televizyon ve gazetenin standartlaştırmada en büyük paya sahip olduğunu söyler; izleyecekleri t.v. kanalını ve okuyacakları gazeteyi SEÇERLERDİ; yaşama hakları bile vardı. Bunlar materyalistti; gece mezarlığa giremezlerdi, aşka geçici, yalan der; biriyle çarpışıp düşen kitapları birlikte toplama hayali kurarlardı, cinselliğe paylaşım der; biri boşalmadan durmazlardı. Bunlar idealistti; çalışmak zorunda olduklarını kabul ederlerdi, her şeye aşık olabilirsin der; karşı cinsle derin ilişkiler kurmazlardı, cinselliğe hayvani bir iç güdü der; her gün mastürbasyon yaparlardı, okudukları kitapları seçerlerdi; yaşama hakları bile vardı. Bunlar dış görünüşe önem vermez; evlerine boy aynası koyarlardı, kendileri için güzel olur; kıllı popolara ve şişmanlara aşık olmazlardı, yalandan nefret eder; insanın kendine saklayacağı bir şeylerin mutlaka olması gerektiğini söylerlerdi, "meyve vermeyen tek ağaç darağacıdır." diyene; "soy ağacı da meyve vermez" derlerdi; zekiydiler. Bunlar ateisttiler; elinde olmayan şeyler için geceleri dua ederlerdi, her dine sempati duyan bencillerdi,....

İnsanın, doğanın, evrenin, her şeyin zıtlıkların dengesi olduğunu düşünür; teknolojiyi sever, tutarsız insanları sevmezlerdi.

Yola çıkanların çoğu yaşlı kuşun tünediği yerden yığılışını görmüştü; saatleri vardı. Görmeye geldikleri güzellikti ama tam tersi oldu. O milyonlarca yılı taşıyan gözler kapanmadan önce etrafına toplanan insanların gözlerine teker teker bakmıştı; gördükleri şey güzellik değil kendileri olmuştu, son bakışın parlaklığıyla aynaya dönüşen gözlerde. O an orada olan herkes , hiç tartışmadan, tek sıra haline gelip teker teker kafese girdi; özgürlüğüne düşkün kölelerdi, milyonlarca yılın aynasında. İnsanlığın çirkinliğini yok etmek istediler, hepsi ölene dek kafesten çıkmayarak. Yaşama hakkına bile sahiptiler ama ölümü SEÇTİLER.

En son, azınlığı oluşturan, yürüyenler geldi; saatleri yoktu. Kuşun değil ama diğerlerinin ölümlerini gördüler. Yorulmuşlardı; bisikletleri, motosikletleri, arabaları, minibüsleri, otobüsleri, uçakları, saatleri alıp geri döndüler. Yaşama hakları bile vardı; SEÇTİLER. Bir ara kanatları çıkacak ve gözleri ayna olacaktı son bakışta ; son bakışlara.
 

 
başa dön