______  yersizyurtsuz  ekran dergi  mayıs - haziran '2003  [ dokuzuncu yayın dönemi ]   sayfa 2

  



 

 

[ wolfgang borchert ]
 


K A N G U R U


Sabah. Nöbetçiler pinekliyordu. Battaniyeleri henüz ıslaktı geceden. Biri boylu boyunca yere uzanmıştı ve ayaklarıyla tempo tutuyordu; 
Birinde bir kanguru
Bir tırnak törpüsü elinde
Dikti torbanın ağzını
Çünkü sıkıntıdan patlıyordu
Çünkü sıkıntıdan patlıyordu
Çünkü sıkıntıdan-
Sus hele, dedi ötekisi. Birden durdu olduğu yerde.
-Çünkü sıkıntıdan patlıyordu
Çünkü sıkıntıdan-
Sus hele biraz.
Ne var ki? Yerde yatan ayaktakine döndü.
Birileri geliyor.
Kim?
Bilmem. Bir şey görülmüyor ki. Bu gün de ışımadı gitti ortalık.
Birinde bir kanguru
Dikti torba... E, gördün mü bir şey?
Evet, geliyorlar.
Hani? Ha, kızlar!- dikti torbanın ağzını -
Bana bak, bu gece bizim moruk' un yanına iki kız gitti ya hani, onlar.
Dün akşam kentten gelenler mi?
Evet.
Bırak allahaşkına. Moruk da da amma mide varmış. Büyüğü kartoloş mu kartoloş, diyorum sana.
Ne münasebet. Hiç de fena değil.
Amma yaptın ha. Biliyor musun, öyle-öyle. Yo yo, şu bacaklara bak bir.
Moruk küçüğüyle yatmıştır belki.
Yok canım. Küçüğü öylesine geldi. Büyüğüyle yattı seninki. Şu bacaklara da bak.
Neden! Hiç de fena değil.
Amma yaptın ha. Böyle-böyle-yo yo!
Şu moruk'a da şaşıyorum doğrusu.
Neden? Körkütüktü. Hepsi o kadar. Körkütükken kocamış bir ineği getir koy önüne.
Şu bacaklara da bak bir. Kartoloş mu kartoloş. Moruk yine adamakıllı kafayı bulmuş anlaşılan, azizim. Ve sonra da dün akşamdan beri.
Benden uzak olsun. 
Benden de.
Yeniden battaniyelerine sarıldılar. Battaniyeler henüz ıslaktı geceden. Yerde yatanı ayaklarıyla tempo tutmaya başladı; 
Birinde bir kanguru
Dikti torbanın ağzını
Dikti-
Dikti-
Ayakları üşüyordu ve tempo tutuyordu ayaklarıyla;
Dikti-
Dikti-
Akşam. Battaniyeleri
ıslaktı hala. Geceden. Pinekliyorlardı. Ve biri tempo tutuyordu ayaklarıyla;
Birinde bir kanguru
Dikti-
Hişt.
Ne var?
Sus hele.
Neden?
Geliyorlar.
Geliyorlar mı? Ayağa kalktı. Battaniyeler yere düştü.
Evet, geliyorlar. Getiriyorlar onu.
Evet. Sekiz kişi.
Hişt.
Ne var?
Şey, moruk pek de ufak tefek, değil mi? Yoksa başkaları taşıyor da onun için mi?
Yo, kız başını uçurdu da ondan.
Yani onun için mi böyle ufak tefek.
Başka neden olacak?
Şimdi böyle gömecekler mi?
Nasıl?
Böyle başsız.
Gömmeyip de ne yapacaklar! Başı kız alıp gitmiş ya.
Vay anasını. Kız da ne kızmış be. Kafayı adamakıllı bulmuş anlaşılan moruk.
Bırak artık onu.
Öyle. Artık konuştuklarımızı işitmez.
İşitmez.
Yeniden battaniyelerine sarındılar.
Hişt.
Söyle.
Şu senin ki normal bir kız mıydı dersin?
Baştan dolayı mı?
Tabii tabii.
Sanmam. Normal bir kız mı? Yo.
Üstelik başı da alıp götürmüş.
E, bırak artık.
Acaba bunu yalnız kent için mi yaptı?
Başka ne için yapacak ki?
Vallahi bravo. Öyle düpedüz başı al git.
Benden uzak olsun.
Benden de, biliyor musun, benden de.
Ve yeniden ayaklarıyla tempo tutmaya başladı; 
Birinde bir kanguru
Dikti torbanın ağzını
Dikti torbanın ağzını
Dikti torbanın ağzını---
İki kız kent içinden yürürlerken herkes bağırmaya başladı. Bir baş taşıyordu büyüğü. Giysisinde koyu lekeler vardı. Başı gösterdi. 
Judith! Diye bağrıştılar.
Giysisinin eteğini kaldırdı ve göğsü hizasında bir torba yaptı.
Torbanın içinde baş duruyordu. Başı gösterdi.
Judith! Diye bağrıştılar. Judith!
Başı giysisinin içinde taşıyıp götürüyordu önü sıra. Bir kanguruya benziyordu.



Çeviren: Kamuran Şipal
başa dön