______  yersizyurtsuz  ekran dergi  mayıs-haziran '2003  [ dokuzuncu yayın dönemi ]   sayfa 18

  



 

 
[ feride çaylı ]



KUŞLAR


Gökyüzündeki sayısız göçmen kuş rotalarını güneye çevirmişler; davetkar çığlıkları ve çizdikleri zigzaglarla yanlarına yeni arkadaşlarını da katarak, güneşe ulaşmak istercesine kanat çırpıyorlardı. Yağmurlu, soğuk, fırtınalı günlerin yaklaşmakta olduğu günlerdi bu günler. 
Her sene böyle olurdu. Kışta yiyecek bulamayan kuşlar daha sıcak ülkelere göçerlerdi. Aylin gökyüzünü tarayan gözlerini önündeki karınca yuvasına çevirdi. Bir süre onları gözledi. Buldukları, yiyebilecekleri herşeyi büyük bir telaşla yuvalarına taşıyorlardı. Bu kadar çok karıncanın, küçücük toprak yuvaya nasıl sığdıklarına şaşırdı kaldı. Parmaklarını kocaman darı tanesini taşımaya çalışan bir işçi karıncaya uzattı. Amacı onu eline almak değildi, yine de karıncanın inatla kurtulma çabası çok hoşuna gidiyordu. Bir duvar gibi önünde biten engelden kurtulmaya çalışan karınca, bir sağa bir sola yalpalasa da yüküne olanca gücüyle sahip çıkarak yuvanın toprak tümseğine ulaşmak için çırpınıp durdu. Karıncalarla oynamak, onlara ekmek ufalamak, Aylin'in en sevdiği oyunlarından biriydi. Gözlerini kısarak başını gökyüzüne kaldırdı. Bulutlu , kasvetli bir hava vardı, güneş bulutların arkasında yitmişti. Yağmurların yağmasıyla karınca yuvasının yok olup gideceğini düşününce yüzüne bir hüzün perdesi çöktü. Onu bu düşünceden annesinin "Aylin, artık içeri gir!" çağrısı ayırdı. Eteğine bulaşan tozları silkeleyerek ayağa kalktı. Kapıda onu seyreden annesine suçlu suçlu baktı. Epey zamandır dışarıdaydı herhalde. Bir bankada çalışan babasının da işten dönüş vakti iyice yaklaşmıştı. İsteksizce eve doğru ilerledi.

* * *

Annesinin mutfakta bulaşık yıkarken çıkardığı seslere televizyonun sesi eşlik ediyordu. Aylin koltukta televizyon izleyen babasına "neyin var?" der gibi baktı, sıkıntılı görünüyordu babası. Kalktı, her zamanki edasıyla babasının kucağına oturup, yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Babası bu harekete uzun bir sarılma ile karşılık verdi. Aylin'i saran kollarını sıkıntılı bir inlemeyle açtı. Aylin eğildi, tekrar şirin bir gülümsemeyle babasının yüzüne baktı. Bunu ne zaman yaparsa yapsın babasının çehresi değişir, yüzü aydınlanırdı. Şaşırdı. Çünkü babası etkilenmemiş hatta daha da hüzünlenmişti. 
Gözlerini yere dikti. Neler olduğunu anlamaya çalıştı. Bu sırada salona giren annesi ikisini de böyle düşüncelere dalmış görünce dayanamadı, sordu; "Neyiniz var sizin?" 
Bir süre cevap alamayınca, sorusunu tekrarladı.
Babası sadece içini çekmekle yetindi. Aylin ise ''bilmiyorum'' der gibi omuzlarını silkeledi. Birden müthiş bir sessizlik ortalığı kaplayıverdi. Sorunun cevabından korkarcasına, birbirlerinden bakışlarını dahi kaçırdılar. Kardeşinin uyandığını haber veren ağlaması, bu kötü havayı dağıtıverdi. Annesi elinde mama kasesi, koşar adımlarla kardeşinin yanına gitti. Aylin babasının kucağından indi ve yerde duran bebeğinin yanına oturdu. Çiçekli, büzgülü eteği; kıvırtılmış saçları ve ona masmavi gözlerle bakan bebeğinin çilli yanaklarından öptü.
Televizyonu kapatan babası, yanındaki sehpada duran meyve tabağındaki en kırmızı elmayı alıp Aylin'e uzattı:
"Neler yaptın bakalım bugün?"
Aylin pırıldayan gözlerle babasına baktı. O gün oynadığı oyunları, kuşları, karıncaları bir çırpıda anlattı.
Dışarıda esen rüzgar tüm şiddetiyle açık duran penceredeki perdeyi içeri savurdu. Babası kalktı, pencereye doğru ilerledi. Pencereyi kapattıktan sonra başını cama dayadı, gökyüzüne baktı, yıldızları görmeye çalıştı. Yıldızsız bir gece vardı dışarıda. "Yarın hava yine kapalı olacak" diye söylendi içinden. 

* * *

Sabah kalktığında, hafta sonu olmadığı halde babasını evde görünce şaşırdı kaldı. Neden işe gitmemişti acaba? Aklına onunla parka oyun oymaya gidebileceği fikri gelince sevindi. 
Kahvaltıya oturduklarında babası Aylin'in saçını okşadıktan sonra annesine döndü:
"Sizin gelmenize gerek kalmayabilir. Hem Hanifeler de orada. Bir süre yanlarında kalabilirim herhalde." dedi.

Aylin konuşulanları anlamaya çalıştı, fakat bir bağlantı kuramadı.

"Oralarda hemen iş bulabilecek misin? Hem iki çocukla buralarda tek başıma nasıl kalırım?''

"Burada bu mevsimde iş bulmam çok zor. Elimizdeki para bizi en fazla bir ay daha idare eder. Başka bir çaresi yok bunun, önümüz kış. Masraf ikiye katlanacak. En kısa zamanda Hanifelerle konuşmam lazım. Ben gidene kadar onlar da çevrelerinde bana uygun bir iş baksınlar.''

Babasının son sözleri konuşulanların şaka olmadığını anlamasına yetti. Demek babası işten çıkarılmıştı. Şimdi ayrı mı kalacaklardı babasından? Son bir umutla, ağlamaklı bir sesle:
"Baba gitmeyeceksin değil mi?'' Diye sormasıyla biriken gözyaşlarını tutamadı.

* * *

Kasabanın garajına vardıklarında babasının gideceği otobüs daha perona yanaşmamıştı. Annesinin kucağında kardeşi, babasının da bir elinde valizi, bir elinde Aylin'in eli garajın içindeki çay bahçesine yürüyorlardı. Aylin babasının elini sımsıkı tutmuştu. Oturdukları zaman bile babasının elini bırakmamıştı. Sanki bırakmazsa babası da gitmeyecekti.
Otobüsün kalkışını duyuran pek de anlaşılmayan anonsla yerlerinden kalktılar, otobüse doğru ilerlediler. Elindeki valizi muavine veren babası Aylin'i kucağına aldı ve sımsıkı sarıldı. Hıçkırıklarla ağlayan kızını susturmak için,
"Sana söz veriyorum, bir dahaki gidişimde seni de götüreceğim. Hem orada kocaman kocaman çocuk parkları da varmış. İçinde de bir sürü oyuncak. Ağlama olur mu?'' 
"Söz mü, götürecek misin?"
"Söz." Diyerek Aylin'in ıslak gözlerinden öptü.
Aylin'i kucağından indirdikten sonra küçük Onur'un süt kokusunu içine çekerek burnuna bir öpücük kondurdu. 
"Çocuklara iyi bak, yokluğumu hissettirme'' diyerek eşiyle de vedalaştı.
Aylin otobüsün koridorunda ilerleyen babasını dışarıdan gözleyerek oturacağı koltuğun camının altında durdu. Gözlerinde yaşlar daha kurumamıştı. Annesi küçük Onur'un elinden tutmuş babasına el sallıyordu. Hareket etmek üzere olan otobüsün camından öpücükler gönderen babasına bakarken camda gökyüzündeki göçmen kuşların yansımasını gördü. Herhalde yavrularını da yanlarında götürüyorlardı. Baharı düşündü. Mutlaka yine birlikte olacaklardı. Hüznünü unutup babasına kocaman bir gülümseme yolladı. 

başa dön