______  yersizyurtsuz  ekran dergi  mayıs-haziran '2003  [ dokuzuncu yayın dönemi ]   sayfa 10

  



 

[ fikret görken ]


Sapını onaran çiçekler, gelin ağlatma türküleri
akşam motorluları, 
amfi zemli kalfalar
dikişleri patlayan işçiler 
ve üstlerine tutulan tabip aynaları için...

NASIL KÜRESELLEŞMELİ BİR İNSAN?
Feci bir flütçünün, dallı bir mekik çekmesi gibi diliyle
ileriye bakmak ve görmek 
dinlemek 
bir gözlemevinin son çağrısını
hikayemiz 
böylece başlasın şimdilik, 
Cenevre'deki gözlemevi bildiriyor:
dev gaz gezegenlerinin peşindeyiz
suyılanı takımyıldızı çöktü
HD-82943
sabit yıldızına düştü
sıcaklık 2000 derece
vazgeçmiş değiliz yine de
bildiriyor Cenevre'deki gözlemevi
gökadalardan
çelik mendiller sallayacağımız günler
yakındır birbirimize
toplayın bagajlarınızı 
hazırlanın
tümüyle tükenmeden sera gazımız
Cenevre'deki gözlemevi bildiriyor
kurumadan çalılar
buharlaşmadan buzullar
okyanuslarımız
yetişin son kapsül taksiye
bu Cenevre'deki gözlemevinin son çağrısıdır.
Şimdilik
ayakta yolcu alabiliyoruz
üçüncü sınıf bile çok zor
koridor
kelepir
bir tanıdığın varsa ona sor
biletler 
30 milyar dolar
zehirli kel vadilerinde uzayın
deney ham steri olmayı kabul edenler 
ücretsiz yolculuk için gen kartlarıyla
merkezimize başvurabilirler
ayrıca bilet karşılığı
uzay inşaatçıları aranmaktadır
kim bekleyecek 500 milyon yılı 
büyük çarpışma yakındır diyenler
alt lobunda evrenimizin 
kozmik kulelerden
mahkumların kumaş renklerini gözlemek için
dünyada kalabilirler
bu Cenevre'deki gözlemevinin son çağrısıdır.
Koloni sakinleriyiz 
hep düşüneceğiz neler oldu daha önce diye
Colorado'lu, Johannesburg'lu
Edirne ve Bogota'li koloni mutangları
evrenin kızıl salına takılmış
çelik talaşlı balıklar gibi
ağlarımızla savaşacağız
ve sallayacağız yine
gürültülü sarkacımızın altın sırtını
çarpışacağız yine
pervaneler gibi kalburlanarak ateşin üzerinde
çarpışacağız yine
ağır külçeli muhafızların ışın çomaklarıyla
yine, yeniden çarpışacağız.
Sen de katıl bu dijital istilaya
sen de salla, savur
bu kimya kargaşasında kozmik baltanı
bir beyanat as
klon embriyonların sinir bağlarına
dostça, kardeşçe, insanca, halkça
ne varsa güneşin kaşmir paltosunda
giremez de 
soket çoraplı boru pantolonlu
hiçbir çocuğun derisinin altına bir iyilik
hissettiği her güzel şey bu çocuğun 
hissettiği her şey 
                       bir mamuldür artık.
Bırak sonrasını, yok edeceksen onu 
bulmalısın arama motorlarınla 
çapraz sorgularda 
düzlemek için şimdiden beynini
antrax paniklerinle saldırmak için ona
ezmek için Atlantik aşırı limitlerinle, satmak için gözaltı pazarlarında
bloke etmek için, küreselleşmek için iflasınla
waplamak zaplamak için, kemik ununa batırmak için yine kanlı dişlerini
uygar bir timsah yapmak için onu
uygar bir timsah yapmak için onu
uygar bir timsah yapmak için onu.
Küreselleş, 
küreselleşelim
sekiz yüz milyon aç
küreselleşelim
iki yüz elli milyon çocuk çırak
küreselleşelim
iki buçuk milyar insan
uğraşmadayız
                 palazlanması için
                                 sadece iki yüz 
                                             çokuluslu şirketin
                                                    çelik kasalarını
                                                      daha da  şişirmek için.
Peki ya nasıl öğreneceğiz küreselleşmeyi? 
ilk önce öğrenilecekler nelerdir 
yeni başlayanlar için
önce sağlamcı olmayı öğreneceksin 
                     seri bilet gibi olmayı en azından
sızdırmayacaksın bildiğin hiçbir şeyi
bırakacaksın hemen o gar yalnızlığını
öğreneceksin bir an önce
alıp paranı
yakmayı çubuğunu,
sonra zehirleneceksin belki
                   tıkabasa yemekten ıstakozu
istiridyeleri
lohusada olanlarını hem de
yutmayı kardinal üzümlerini
sonra kusmayı
                          sindirmek yok hemen öyle tahtını
kimden ve nereden gelirse gelsin
sıvazlamayı
ama sıvazlatmamayı
                         paranın baldırlarını
kaçtığın ayaklarını da getirip koymayı bu tezgaha
tas çıkarmayı
             cazgırlıkta
                       Arap Fati'ye bile.
Ne içlerini açlığın yonttuğu gebelerin
ne de onların içlerinde
açlıkla büzülen bebeklerin
dökmeyeceksin iniltilerini
               kulaklarının tencerelerine
unutma halen Greenwich belirliyor
onlar değil saatini,
gregoryen bir ilahi
çifte fug
piyano çekiçleri
ve org boruları arasında
okuyacak halin yok herhalde
                 Mercimek Ahmed'in Kabus namesini.
Başın dönecek yukarılarda bazen
iyidir diyeceksin ama
altta kalıp da 
              kaymasının ayaklarımın yerden
çok kadın öpeceksin, 
              hiç çocuk öpmemişsin kime ne
giydireceksin
yüklükte ip parasını saklayan
kanaviçe ören kızlara bile
fena korkutacaksın Üniversitede çocukları olan anaları
giydireceksin
tütün yükleyenlere, şıngıl yapanlara, tas kıranlara, torluk yakanlara
uzatarak köhnemiş çenenden potin dilini
zerkedeceksin iki ampul kargabükeni 
beyninin kaba etinden
tırısın gibi yeyip bitireceksin milleti
akşam olunca da bir kanalda
vıcık vıcık bir resim çizeceksin, yüzünün yalama fırçasıyla.
Çırpınıyormuş dört aç yavrusu
sürükleniyormuş suya batan davarlar gibi
orman asıllı çiçeklere benzettiği o dört yavrusu
oğlak dönencesindeymiş babası
karanlıkmış deniz hattı
on hava yapıyormuş sancak tarafı geminin
oyuluyormuş adamın içi
betermiş
küçülüyormuş
küçük
küçük
küçücük bir orak böceği gibi
sana ne bunlardan
sana ne
sana ne,
bırak bunları yemeye baksın 
iştahlı ayakların borsaların cilalı taslarını
ihale salonlarını
15 inçte
linç etmeye
solukları 
           açlığın bacalarından dağılanları.
Olmadı dediğin gün bir bölük Arı göndereceksin hemen
göçmen çağanozların üstüne
sarayları onaranların
sonra da
pencerelerinden bile
              baktırılmayanların üstüne
inşaatlarında çalışanların
                                   cezaevlerinin
sonra da yaptıkları 
              cezaevlerinde yatanların
bir bölük Arı göndereceksin
ekmeği çiğneyip de yutamayanların
bir odada
on beş kişi yatanların
demir döken ustaların üstüne
inenlerin üstüne ocaklara
çıkanların üstüne çatılara
tınmayacaksın
yüz gram tuzlu fistık alıp
üzerine tutacaksın şarlatan gölgeni
masaya harita iskeletleri yatıran
                     genç mühendislerin üstüne
bir yandan da sarhoş edeceksin postacıyı
iyice içireceksin
                    bozulana dek fiyakası
eşek değil o da
geciktirsin diye biraz tebligatları.
Mevzuat uygun değil deme lüzumundan fazla küreselleşebilirsin
düşün bir kez, develerin boğazlandığı yer olacak 
gittiğin her mezbelelik
seni çalacak, kasnaklarına açların derilerinin gerildiği davullar
alkışlayacaklar seni
acı suyla çalkalayanlar midelerini
çiçek verecekler 
                 beşe on kalasla dövülen çocuklar sana
sen yine kaslarınla alacaksın önce gardını
yürüyen isyan hücrelerini saydıracaksın
demir sayaçlar koydurarak göğüslerine
ne kadar umut varsa hepsini faturalandıracaksın.
Ama kalsın yine de aramızda 
atlara elma yedirmeye de benzemez pek bu iş
o dövülmüş ceketleri üzerlerinden almak
Cruose'nin elinden 
           şemsiyesini almaya pek benzemez 
                      bonmarseden değil 
                                 kodesten yadigardır.
Donarak ölen ateşçilerdir onlar
serin alır ayakları
       kışları
           kapıları
                    sehpaları
                                  ve heladaki takunyalarını yakarlar
midye çekerler mor kayalardan
ve ağlayınca
yirmi beş kişi birden ağlarlar
çukura düşen ve ayağı kırılan bir at için
hipodromda değil 
             Dolapdere'de
çukura düşen 
ve ayağı kırılan bir at için
dokuzu çocuk
yirmi beş kişi birden ağlarlar
ekmek tekneleri için.
Sen yine de 
devam edeceksin ajan aramaya gazete ilanlarıyla
ve hükmetmeye
         darp ile tazyik olunmasına
             ilanının hemen altında
               kitap arayanları
                  köy kütüphanelerine.
Antik bir ibrik alacaksın elli beş milyara
ve ayıplayacaksın
        ekmek alamadı diye
            kendisini yakan Aynur'u 
            Samsun'da.
Panellerde geliştireceksin çivi çakma tekniklerini
çocuk yaşta 
nasır bağlayan ellerin buzunda
pamuğa, pancara gidenlerin telinde
işliğinde
ağaçlardan boya çekenlerin
sevmelerini öğütleyeceksin kitapları
ama saklamalarını çatıda, kömürlükte, kuyuda
tövbe bu haller hal değil diyeceksin
gireceksin lafa
hoparlörlerden o gururlerken forsunu
şarkı söyleteceksin tıraş olurken berberine
Dede Korkut'u anlatacaksın hep
gittiğin her okulda
          Ezop'u hain ilan edeceksin
şurup soğuk ellerini uslu öğrencilerin başlarına
fenalık geçireceksin ama
çıkınca sakıncalı sorular soran biri
ve unutturacaksın
yemekli basın toplantılarında
bıyıklarını batırarak yoğurda
unutturacaksın
hırsızlık olduğunu her mülkiyetin
her satışın kar olduğunu
ve her karın
sömürüden başka bir şey olmadığını 
unutturacaksın.
Komik ve seviyesiz bulduğunu söyleyeceksin
meydanlara bir solüsyon gibi akan isçileri
Londra'da seyrettiğini ve çok utandığını 
Türkiye adına
basbayağı maksatlı olduğunu, işi olduğunu provakatörlerin
bir lafınla çekeceksin batağına
söndüreceksin kandillerini, dağları tırmanan bu katarların.
Sosyetik 
bayan bir ajan alacaksın yanına
sürekli gressini yiyen
ama silkmede 138 kilo kaldıran 
fuaye kibarı, medikal suratlı bir ajan
şantaj kasetleriyle gezen
ve tüttüren robusto purosunu
ve inerken uçaktan
battaniye çalan tiplerden
Dolce Gabbana'dan giyinen
şortunun üstünde
dantel bir tunik
bir çift kırmızı rugan
yüzünde
altın pırıltılı maskara bir un
Helena Rubinstein'dan
üzerinde vahşi bir seksapel
Şili'de köpek çocuk
          Axel'in vahşiliğini aratmayacak
iyi yollara düşürecek, yetiştirecek yeni kuşağı
öğretecek kadar bilgili onlara
nasıl kaynak yaratılacağını
diski yedirmek için 
          köylülere,
hortumlanırken çıkarmayacak sesini
mütehahhit firma ile 
          dijital havuzdaki paralar
cömert bağışları kabul edecek
ve bunun için 
namusu ve şerefi üzerine yemin edecek
nisbi duruşlu bir çarkıfelek
amirlerine karsı huma kuşu gibi
halkı görünce 
bir bemol kalınlaştırarak mücavir alan içinde tok sesini
azarlayacak
bu ateşin tekelcilerini, adli tabiplerde demir levhaları
azarlayacak külde keteyi, avlularda kuyuları
hücrelerde tüpleri, zincir şakırtılarını
unu, yağı, sabunu, azarlamayacak sadece
termal gözlükleri, kızılötesi kameraları, M-16'ları ve bomba atan tabancaları
azarlamayacak
yani kim ki işitmiyor alevli ordövr tabaklarında siğilli gıdılarını
yani kim ki 
sırt terleriyle yumuşatmıyor sevdanın mukavva kolilerini
kim ki dizleriyle kırmıyor 
armut ağacından 
          tedavüldeki oklavaların zulmünü
ve kim ki Mardin zindanlarında
Tahir'in tasları eriten 
          gözlerinin varisi değilse
bir onu azarlamayacak.
Yılda bir kez gideceksin gecekondulara
o da iki satır daha fazla yazabilmek için
düşmeyeceksin semt pazarlarına
bit pazarlarına asla
girmeyeceksin öyle
          ucuz ekmek kuyruğuna filan
sen yapmayacaksın evinin badanasını
o iş
kitaplarındaki kahramanların işi
üç kez ağlayacaksın topu topu
biri doğduğunda
biri alındığında misketlerin elinden
biri de
olmadı diye gazetedeki işin.
Dikmeyeceksin pantolonunun söküklerini
balık almayacaksın iskeleden
labada toplamayacaksın Pazar günleri
kırk altı tekmeyi birden
Kadıköy rıhtımından
          Altıyol'un tepesine kadar
              "savaşa hayır" dediğin için
                   yemeyeceksin,
sıkıla sıkıla
yerin dibine geçerek hatta
          "ne verirsin oğlum" deyip
satmayacaksın yatak çarşaflarını bile
sen alçak kesimlerdeki kanlanma değilsin
sen küreselleştin 
onlarsa başaramadılar bunu
sen yarın jürideki büyük günü
sen yarın jürideki 
          büyük görevini düşün
bakıp genç kızların bacaklarına puan vereceğin büyük günü
öğleden sonra da şovun var
Şişli Camiinde
tabutun başında
bir gün ayni senin yapacağın gibi
beş dakikada bir 
kalbini yoklaya yoklaya
korku ve dehşet içinde ölen 
o adamın tabutunun başında
üzülme babından 
hafifçe sırıtmayı da unutma kameralara.
Kok kömürünün etinde geçir yine bu kişi 
gödenbağırsağında bir rahatlık
ağlaşsın fanilanın iplerinde aç karnı çocukların
joleli hüznünü banyo tuzunda yak
mesela zengin bir kokana bul kendine bu kış 
evlenmiyorsa seninle
o zaman 
          "annem olur musun benim" de
zeplin gazıyla şişir memelerini
kalçalarını kalaylı şırıngalarla buda
söktür
değiştir bütün dişlerini
          emaye tepsi gibi olsun ağzının içi
gülünce sıcak bir çorba gibi değil
beyaz bir tuzluk gibi gül
soyun kapak ol
uçuşsun eteklerin dev kompresörlerin üstünde
ve bütün gazeteleri memleketin
senin orgazm anılarını bassın
           ön sayfadan
işin bitince de
Okmeydanın'da Onkolojiye uğra
oyuncak dağıtmak için kanserli çocuklara
arkanda zum ordusu
hijyen akrebin ikramlarını kaydetsin.
Köpek besle, insanları asla
ihbar et hatta
             sokak çocuklarını
kedileri besle, açları besleme
aslında ikisi de nankör de
ama birinin
cevap veren cinsten olduğunu
sadece sen bil
bırak kedi olmayan o sevgilini de
seviş bilgisayarınla
komut ver ciplerine
komut ver sinyal göndersin
                 erojen bölgelerine.
Mızmızlanan mı var
lisanslı sporcu olsa
            dev slalomda
bir bulut ol
büzüp kaslarını
           bir zindan suyu gibi yağ hemen üzerlerine
kötü içki muhtar kapısı kırdırır
ziyan zebil çorbası
              kaymakamın camini
o senin kapını kırmadan
sen onun kafasını kır
ince ince, tatlı tatlı
kullanmıyorlar de mesela beyin haritalarını
terapisini yap yoksulluğun
sen de renkli tas terapisine gitmek üzere
hemen ayrıl oradan.
Daya sırtını bir partiye
olmadı vakfa
          kanala, kürsüye, lige
            olmadı odaya, şirkete, klübe
sil süpür, talan et
dırıldan, tozut, hırla, höykür
iyi eklesin sözü söze
             lehim tabancasından beter ağzın
silsin yüzünün kara bezi ışık bulaşan her yeri.
Mönüde ne var
mönüde 
               plastik tuzaklar var
üç dabulyu ebadında
üç kıyım yılı
yani yüz dolar maaşı
bin dolarla
                    kredilendirmek var
hortlatmak var rüyalarında bile
temerrüt canavarını
gecenin üçlerinde
kaldırmak var yataklarından
demli çaylar içirtmek var
haciz var deplasmanda
klozet kapaklarını bile
              yeddiemine göndermek var
doğrar gibi orta boy havuçları
isimlerini mübaşirlere bağırtmak var
dilimleyerek insan başlarını
hapislere tıkmak var
bir de dilinde bilemeden 
           lafının usturasını
"çekmeselerdi paraları
                       ne yapalım" demek var.
Sorarım sana
a benim 
            sempatik festival kılıklı hovardam
kim susamış da türküye
yüz beş numara sırma telli saza kapamış kulağını
hangi aça somun verilmiş de yememiş
hangi aça bin dolar verilmiş de çekmemiş
sevsinler
                ekmek tavası yalayan açlara 
                  ordövr tepsisi sunan iltimas tuzaklarını senin
çalar gibi yani adamın
adam gibi yaptığı
                adam resmini
sonra da ben yaptım deyip
gönderir gibi müzayedeye
kanı kurumadan daha on binlerin
batırır gibi kan gruplarına
ince fırçalarını
                       Marmaris'in renkleri kızarırken.
KÜRESELLEŞ
KÜRESELLEŞELİM.

başa dön