_____________  yersizyurtsuz  ekran dergi   mayıs-haziran '2002  [ üçüncü yayın dönemi ]   özel sayfa

  



 

 


[ wolfgang borchert ]

 
 
KARDA, TEMİZ KARDA

                               KİY OYUNU

                               Biz kiy Oyuncuları
                               Ama gülleler de biziz
                               Devrilen cunatalar da
                               Ve gümbür gümbür öten oyun yeri
                               Yüreklerimiz.

 

 

İki adam bir çukur açmışlardı yere. Pek bol ve neredeyse rahat bir çukurdu. Bir mezar gibi. Katlanılıyordu.

Önlerinde bir tüfek vardı. Herhangi biri bulmuştu tüfeği insanlara ateş edilebilsin diye. Çokluk hiç tanımazdı insanlar. Dilleri bile bilinmezdi. Ve kimseye de bir şeycik yapmamışlardı. Ama işte tüfekle üzerlerine ateş etmek gerekiyordu. Öyle buyurmuştu herhangi biri. Ve herhangi biri de onların pek çoğu öldürülsün diye tüfeğin dakikada altmıştan çok atış yapmasını sağlamıştı. Ve karşılığında armağan verilmişti kendisine.

Her iki adamın az ilersinde bir çukur daha vardı. Derken bir baş uzandı bu çukurdan. Bir insan başı. Bir burnu vardı başın, lavanta kokusu koklayabilirdi. Gözleri vardı, bir kenti ya da bir çiçeği görebilirdi. Ve bir ağzı, ekmek yiyebilir, ınga ya da anne diyebilirdi Kendilerine tüfek verilmiş iki adam başı gördüler.

Ateş et, dedi biri.

Ötekisi ateş etti.

Bunun üzerine darmadağın oldu baş. Artık lavanta kokusu koklayamazdı, artık bir kenti göremez ve ınga diyemezdi. Asla diyemezdi artık.

İki adam çok aylardan beri çukurdaydılar. Çok başlar dağıtmışlardı. Ve hep de hiç tanımadıkları insanların başları. Kendilerine birşeycik yapmamış olanların ve dillerini bile bilmediklerinin.

Ama herhangi biri bulmuştu işte dakikada altmıştan çok atış yapan tüfeği. Ve herhangi biri de ateş etmelerini buyurmuştu.

Giderek her iki adamın dağıttığı başlar bir çoğalmıştı ki, üst üste konsalar bir büyük dağ olabilirdi. Ve her iki adam uyur uyumaz yuvarlanmaya duruyordu başlar. Bir kiy oyunundaki gibi. Hafiften gümbürdeyerek. Gümbürtüye uyanıyordu her iki adam.

Ama öyle buyurdular, diye fısıldıyordu biri.

Ama yapan biziz, diye haykırıyordu öteki.

Ama korkunç bir şeydi, diye içini çekiyordu biri.

Ama kimi de eğlenceli, diye gülüyordu öteki.

Hayır, diye haykırıyordu fısıldayanı.

Evet, diye fısıldıyordu öteki. Kimi de eğlenceliydi.

Onun için değil mi zaten. Bayağı eğlenceli.

Saatlerce oturuyorlardı gece. Uyumuyorlardı. Derken söze başlıyordu biri:

Ama tanrı böyle yaratmış bizi.

Ama tanrının bir özrü var, diyordu öteki. Tanrı yoktur.

Tanrı yok mu? diye soruyordu öteki.

Bu onun tek özrü, diye cevaplıyordu ikincisi.

Ama biz- biz varız, diye fısıldıyordu birincisi.

Evet, biz varız, diye fısıldıyordu öteki.

Pek çok baş dağıtmaları buyrulmuş iki adam uyumuyorlardı gece. Çünkü başlar hafiften gümbürdüyordu da.

Derken söze başlıyordu biri: Artık kurtuluş yok.

Evet, diyordu öteki, yok.

Derken bir ses duyuluyordu: Hazır ol! Başlıyor.

İki adam kalkıyor ve tüfeğe sarılıyordu.

Ve ne zaman bir insan görseler ateş ediyorlardı. Ve hep de hiç tanımadıkları bir insandı. Kendilerine birşeycik yapmamış bir insan. Ama ateş ediyorlardı. Bunun için tüfeği bulmuştu herhangi biri. Ve karşılığında armağan verilmişti kendisine.

Ve herhangi biri - herhangi biri de öyle buyurmuştu.

 

Çeviren : Kamuran Şipal

başa dön