[ mustafa evci ]
TOPRAĞIMIN İHANETİNİ
REDDEDİYORUM!
Ey köleler!
Ey ceketi düğmeliler!
Sizinle aynı havayı solukluyor olmaktan utanıyorum. Sizinle
aynı 'vatan' toprağı üzerinde yürüyor olmaktan utanıyorum.
Sizinle aynı çeşmeye ağız veriyor olmaktan, aynı ekmeği lokma
ediyor olmaktan, aynı yağmurda ıslanıp, ülkemin aynı sevincini ve
hüznünü paylaşmaktan utanıyorum...
Uğruna ne düşüşlere tanık olduğum toprağımın, sizin gibii
insanımı içinde barındırabiliyor olmasına tahammül edemiyorum...
Bu topraklarda yetişen bu 'kuraklığı' kabule yanaşmıyorum! Bu
benim toprağım olamaz! Bu, geceleri uykumu elektiriğiyle dağıtan,
bu zoraki nadasa soyundurulan toprağımın, böylesi bir kuraklığa
dönüşüyor olmasını kabullenemiyorum!
Bu insanlar gittikçe çoğalıyor. Bir ayrık otu gibi sardılar
iyice toprağımı.
Soluklanacak bir gölge, susuzluğuma bir 'kanış' yok mu artık?
Bedeli ödenmemiş bir parsellemedir şimdi toprağımın bu
esareti.
Gözlerimi çizik içinde bıraktınız yansıdığınız tüm
görüntülerde!
Dilimin ucuna bir darağacı kurdunuz, sözlerimi infaza
çabaladınız!
Bu, emeksiz parsellediğiniz ülkemin, her güzelliğini talan
etmekten yorulmadınız!
Emeğimin alnımda biriktirdiği tere, bir bardak soğuk su
ferahlığını çok gördünüz!
Sözün ırzına bu kadar kolayca geçiverdiniz!
Cellatlığınıza, gasıplığınıza ne kadar da çok müşteri
buldunuz!
Ne kadar da çok alkışlandınız! Ne kadar da kolayca bu
toprakta kök saldınız!
Ey siz memeleri buruşmuş tanrılarına, ibadet bahşeden
şehvetli kullar! Bu toprağın sahibi mi sandınız kendinizi?
Bu kumdan yapılma tanrılığınız bizi esir eder mi sandınız?
Bu dikiş tutmaz ceketlerimize, siz düğmelerinizi
dikebileceğinizi mi sandınız?
Bunun hesabının burada kalacağını mı sandınız!
Ben yeşerdiğiniz toprağın mahsülü değilim sizin!
Sizin emeğinizde emanette ve güvende değilim!
Bir gölge olamaz bana sizin gövdeleriniz. Ama bilin ki,
güneşiniz de beni kavuramaz!
Siz ey ceketi düğmeliler! Bu köleliğiniz bizi esir alır mı
sandınız?...
|