______  yersizyurtsuz  ekran dergi  mart - nisan  '2004  [ ondörfüncü yayın dönemi ]  sayfa 10

  



 

 

 

[ ismail şenel ]

 

 
BİR KAÇ ÖN SESLENİŞİN GETİRDİĞİ SESLENME
 

 

1-  Nedeni


'Çok sevdiğim yaşamı savunmak zorundaydım; çünkü yaşamı her şeyiyle seviyorum.' O sabah yeni bir güne yatağımda hazırlanırken bu düşünceler geçişmeye başladı kafamdan. Ve sevmek, sevdiği için bir şeyler yapmayı da gerektirirdi (Sevmeyi de bu yüzden severdim.).

 

2-  Nedenin Kaynakları

Düzenli gazete okuma alışkanlığımı yitirmiştim, çok zaman da almamıştı bu düzensizliğe alışmam. Gazetelerin yazdığından çok daha fazla şeyler görüyordum, yolda yürüyen insanların gözlerinde... Üstelik de sansürsüz. Ama ne yazık ki o korkuları da gördüm.

Ey tarihi hep alt olmadan yaşayan sevgi!

Seni o korkuların arkasına atılmış gördüm. Gönlüm "eski" sözcüğünü 'eskiler dolabına' atmış olsa da eski bir sevgiyi düşündüm. Gelecekte ince hesapların yapılmak zorunda olunmayacağı koca koca bir sevgi düşlemiştik.

Gördüğüm o korku yalnızca sevgiyi değil yaşamı da kaplamıştı.

Nefret ettiğim gözyaşı pazarlamacılarının türkübesklerini duyar gibi oldum. Yaşamayı sevmek onun yolunda dahi olsa ağlamayı engelledi bende.

 

3-  Seslenişin Hedefleri

Ayrıldığımız gün, eminim anlamıştın sana bir daha dönemeyeceğimi. Elindeki mendili almıştım. Gözyaşlarından sadece bir damlasını silebilmiştin. Gözyaşlarında güneşin ışıklarını parlıyor görmüştüm. Işıkları yok eden hiçbir şeyi sevmezdim. Bilirsin... Güzelim yüzünde gözbebeklerine sinmiş, gözyaşlarındaki o parıltı hiç kaybolmadı bende. Her karşılaştığım kadında onu aradım. Evet, seni başkalarıyla aldattım. Hepsinden ayrı keyifler aldım. Fakat hepsinde aradığım o parıltı, o ışık oldu... Her birinde bir başka ışık, parıltı vardı ama sendeki hep yaşadı bende.

Seslenişim gözyaşlarına yönelecek. İlk doğduğunda -hani akşamları denize düşen yıldızların kırılan ışığında anlatırdın yaşamını- Afrika'da zenci bir bebektin. İlkokulu Avrupalı bir çocuk olarak okumuştun. 12 yaşında Vietnamlı bir kız çocuğuydun. 13'ünde Afganistanlı bir kız olarak korkudan dışarı çıkamıyordun. 14'ünde Irak'ta Amerikan bombalarından korkup kaçışan bir genç kızdın neredeyse. 15'inde tüm dünyayı içmiş bir genç kızdın. Ve ben sana aşık olmuştum. Göğüslerini avuçladığımda ilk kez, utanarak kaçmıştım sonra hani.

Seslenişim gözyaşının dudağına -ne şeklini, ne de tadını unutabildim- düşen damlasını doldurabilsin diyedir.

 

4-  Sesleniş

Saldırıyı da teslimiyeti de hep o yaşattı. Onu ilk kez yürekte doğup beyne varan tünelinde ayrımsamıştım. Öldürmeliydim onu... Korkuyu, korkunun tüm çeşidini öldürmeliydim... öldürmeliyim, öldürmelisin, öldürmeli...

Korkuyu pazarlayanlar var. Geceleri toptan dağıtımını yapıyorlar. Ardından ekmeklerimizi alıyorlar. Sonra yaşama göz dikiyorlar. En çok ondan korkuyorlar, korku tüccarları. Yaşam, yaşandığında engel tanımıyor... ve gelişim ve özgürlük ve insanlık çağrısı...Yaşamalıyız, yaşamalısınız... yaşamamalılar.

O ayrılık vakti güneşin en parlak saatinde, ayrılık gözyaşlarının güce dönüşmesinden korkuyorlar. Dudaklarımız birleştiğinde sıcak ve şehvetli, çıkan alevlerin yaşamı savunmaya dönüşmesinden korkuyorlar, korku tüccarları. Korkunun yırtılıp, tüccarlarına yaşam tanınmayacağını ve insanların ve gözyaşlarının güneşe yola koyulacaklarını biliyorlar. Bu yaşayası insanların.

Ama siz bilmiyorsunuz bu gücünüzü. Sokakta gözünde korkuyu yaşatan insanlarım. Gözyaşları aslında güzeldir. Yeter ki içinde parıldayan ışık, güneşe uzanan merdiven için olsun. Ama korkuyu gecenin karanlık köşelerinde hiç değilse sabahlara doğru boğun. Boğulmasına yardım edin.

Ey unutmaya başladığım sevgilim!

Hiçbir hesaplama yapılmadan, hiçbir korku yaşanmadan, sevginin yaşanacağı yarını, elimizde, beynimizde, gözümüzde o küçücük damlalara sığdırarak katledelim korkuyu ve içimizdeki gücümüzü bilememeyi katledelim.

 

5-   Sonuç

Tüm güzel şeyler gibi geçici olan, sesim çıkıp da işittiğim an sesimi, sözlere dönüşen seslerim benim kanıtımdır. Üç milyar ben... boğazım tıkandı... Sesimiz, seslerimiz... Ya da başka bir şey... Bir şeyler duyar gibi oldum. Siz misiniz söyleyen? Biraz daha yüksek lütfen... Biraz daha... Hatta çok fazla... Duyamıyorum. Nerede miyim? Belki şu an Amerika kıtasında, belki de Asya... Kim bilir belki de Afrika'da... Ama siz,lütfen biraz daha yüksek... Duyacağıma eminim.
 

başa dön