______  yersizyurtsuz  ekran dergi   mart - nisan '2003  [ sekizinci yayın dönemi ]   sayfa 13

  



 

 

[ şakir özüdoğru ]
 
 
AĞIT

Seni beklerken sabahladığım bir binanın kuytusunda, gecenin sona ermesine en yakın zamanı horozların ötmeye başladığı bir tan vakti, yağmurdan ıslanmış bir karga fısıldayacak haberini kulağıma.

Gitmişsin.

Papatyalar dökecek bütün "seni seviyorum" yapraklarını. Bir annenin göz yaşları karışacak, mavi battaniyesine sarıp yatırdığı çocuğunun kanına. Ucube bir rahibe kılığına bürünecek, kırmızı atkısını boynuna dolayıp Afrodit. Bir daha yöremde yankılanmayacak adın. Belki, bundan sonra sadece demir çelik konuşacak, robotlaşacak insan. Belki, sadece insan olmayan birileri kalacak, bu birileri elinde tutacak demir çeliğin iktidarını soluyarak pas kokusunu ve hiç terlemeyecek sırtları. Şehir dediğin kırılmış sırça köşkten birkaç güzel resim kalacak geri. Şair, sürdüremeyecek artık bir yerlerde yaşadığına dair yalanını. Ve gece belki, hiç bitmeyecek.

Belki.

Seni beklerken sabahladığım bir binanın kuytusunda, gecenin sona ermesine en yakın zamanı, horozların ötmeye başladığı bir tan vakti, kanla yıkanmış bir karga fısıldayacak haberini kulağıma.

Gitmişsin. Apar topar götürmüş seni jandarma!

Açık kalan pencereden uçuşan tülün görünecek. Ve intihar edecek bir bir bütün güzel anılar. Bir radyasyon kuraklığı bırakacaksın bize. Ve kapıyı kırıp baktığımızda göreceğiz:

Apar topar götürmüş seni jandarma!
Sadece, betona açmış, yaprakları solgun, radyoaktif bir gül kalmış senden geri.


Belki hıçkırıklarımız durdurur radyasyonu ama nasıl dolduracağız içimizde bizi insan yapan parçanın kopmasıyla açılan boşluğu?

Anlaşılan;
Ölesiye özleyeceğiz seni:

EY BARIŞ!


başa dön