Bilinç, Duvarlar ve Bencillik
Az önce çok kötü bir rüyadan
uyandım, hala titriyorum, etraf soğuk, gözlerim dolu hatta ağlıyorum
sanırım. Öyle bir hisle uyandım ki artık düşme hissiyle uyanmalarım
mutlu ve huzurlu olacak.
Düşmenin tam tersine, çivilenme
gibi bir histi. Rüyamda; bir yatak ve ona bir şekilde sabitlenmiş beni
görüyorum, asıl ben ise bedenimin dışında ve sabitlenmiş beni
kurtarabilmem için ona ulaşmam gerektiğini biliyorum ama ona doğru
ilerlemeye çalıştığımda asıl benin de sabitlenmiş olduğunu fark
ediyorum. Bundan sonra asıl benin de hangisi olduğundan emin olamıyorum.
Ve sonsuza kadar, bedenime ulaşma isteğiyle debelensem de hiç bir işe
yaramayacağını anladığımda, sinir bozucu bir kahkaha yankılanmaya
başlıyor, bunun da sonsuza kadar devam edeceğini biliyorum. Sonu
gelmeyecek acılar içinde kıvranamadan duruyorum. Bir süre sonra
kahkahanın şiddeti artmaya başlıyor ve çınlamaya dönüştüğü anda
gözlerimi yatağımda açıyorum.
Müebbet hapse mahkum edilmiş
birinin, ilk günden affedilmesiyle duyduğu mutluluktan daha fazlasıyla
ışığı açmak için düğmeye uzanıyorum ama düğme yok hatta duvar bile yok.
Daha paniğe kapılıp nerede olduğumu düşünemeden arkadaşlarımı görüyorum
karanlığın ortasında, uyuyorlar ama bir gariplik seziyorum, yabancı
geliyorlar. Merak ve tereddüt içinde yanlarına gidiyorum, yaşlanmış
gözüküyorlar, kapalı gözlerinden yaşlar süzülüyor, çok acı çektikleri
belli. Uyandırmaya çalışıyorum ama olmuyor, göz kapaklarını zorla
aralıyorum ve gözlerinin yerinde olmadığını görüyorum. O anda arkamdan
tıkırtılar geliyor, bütün gözeneklerimden soğuk terler fışkırdığını
hissederek dönüyorum, elimde bir bardak su beliriyor, anlam veremiyorum.
Karşımda; yatakta, gözlerinden yaşlar süzülen, daha yaşlı gözüken ben ve
ona ulaşmaya çalışan kavanozdaki gözlerim. Arkadaşlarımı bırakıp kendime
yardım edeceğim anda araya bir duvar örülüyor ve o yükselen, sonsuza
kadar devam edeceğini düşündüğüm kahkaha tekrar başlıyor, bu sefer daha
kısa sürüyor çınlamaya dönüşmesi. Tekrar uyanıyorum yatağımda, korkudan
boğazım kurumuş.
Kabusun bitmiş olmasının
verdiği huzurla çıkıyorum dışarıya. Kimin tarafından ışıklandırıldığını
bilmediğim aydınlık yolda, içecek bir şeyler almaya giderken sadece
girişini görebildiğim karanlık bir ara sokak dikkatimi çekiyor,
aradığımın orada olduğunu hissediyorum, dalıyorum sokağa. Sokak
kapkaranlık, sadece vücudumdan çıkan ışıkla görebiliyorum etrafımı ve o
da git gide azalıyor, başkalarının da ışıklarına ihtiyacım olduğunu fark
ediyorum ama o karanlık sokakta tek başınayım. Vücudumdan çıkan ışık
iyice azaldığında, karşıma elinde bir bardak suyla, önündeki duvarı aşıp
kavanozdaki gözlerimle uyuyan bana yardım etmeye çalışan ben çıkıyor.
İçimde kalan son huzur zerreciğini de silkeleyip biraz daha yaklaşınca
duvarda ufak bir kapı olduğunu fark ediyorum, kapıyı göstermek için
hızlandığımda susuzluğum aklıma geliyor ve bardağa yöneliyorum, aniden
vücudumdan çıkan ışık bitiyor, her yer kararıyor, aynı kahkaha tekrar
başlıyor. Bu sefer daha da kısa sürüyor yatakta gözlerimi açmam.
Önümde biraz önce uyanmış beni görüyorum ve takip etmeye başlıyorum
kendimi; evdeki bütün duvarları yıkıyor, ufak kapılı yeni bir duvar
yapıyorum. Arkadaşlarımın gözlerini çıkarıp bir kavanoza koyuyorum,
sonra bir tanesinin baş ucuna bir bardak su bırakıyorum. Kendi gözlerimi
de çıkarıp bir kavanoza koyuyorum ve bir daha kalkmamak üzere yatıyorum
yatağa. O iğrenç gülüşü bekliyorum fakat duyulmuyor..
Aynı iğrençlikle kendi kendime
gülmeye başladığımda, titreyerek ve gözlerim dolu bir halde uyandım az
önce. Oturduğum yerden kalkmaya korkuyorum, aynaya bakmaya korkuyorum,
arkama bakmaya korkuyorum, gözlerim açıldı ama uyanmış olduğumdan bile
emin değilim. Uyanık kalmak istediğimden de emin değilim, tekrar uyumak
istiyorum ama aynı rüyaları görmekten korkuyorum, uyanık kalmak
istiyorum ama aynı rüyada olduğumdan korkuyorum. Sanırım.....