______  yersizyurtsuz  ekran dergi   eylül - ekim '2003  [ onbirinci yayın dönemi ]   sayfa 11

  



 

 


[ ümran davran ]

 

BU AKŞAM TAŞLARINI YIKADIM TÜM DÜNYANIN

Bu akşam ne yaptım biliyor musun?
Yok yok, İstanbul'un bütün meyhanelerini dolaşmadım; taşlarını yıkadım tüm dünyanın!

Bazıları suyla tanışmamıştı henüz. 
Murat' ın Sibirya'dan getirdiği meselâ. 
Kimbilir kaç defa kar yağmıştı üzerine, kaç kez buz tutup, kaç kez erimişti? 
Kaç atlı üstüne basıp, kaçı ıskalamıştı? 
'Nehre yakın bir yerde buldum' demişti Murat. Belki de nehrin içindeydi. Bir balık yutmuştu, sonra onu yakalayan balıkçılar da, yakınlarda bir yerde pişirmek üzere ayıklamışlar, balığın iç organlarıyla birlikte, oralara atılıvermişti…
Bu 'belki'ler, suyla beraber, lavabonun deliğinden akıp gitti…

Mehmet Hoca'nın, Arizona' dan getirdiği kıpkırmızı taşı aldım elime. 
Çölün kızgın güneşi mi yakmış kavurmuştu, yoksa, 'uygarlığın kitabını yazmış' amerikalıların öldürdüğü, kızılderililerin kanı mı? 
Belki ikisi birden. 
Suyla beraber, güneş de, kızılderili kanı da aktı gitti…
(Eğer, kızılderili kanındansa taşın rengi, mutlaka, barış imzalandıktan sonra öldürülmüştü kızılderili. Çünkü; Amerikalılar, sular aktığı ve otlar yeşerdiği sürece,kızılderililere saldırmayacaklarını garanti etmişlerdi. (O zamanlar, şimdikinden daha namuslu olduklarını ve sözlerini tuttuklarına inanmak istiyorum nedense.) Yok canım, saçmalıyorum. Çölde su ne gezer!..Ot da yetişmez doğal olarak. O zaman yılın 365 günü çölde Kızılderili öldürülebilir. Evet evet, antlaşmanın öncesinde de, sonrasında da öldürülmüş olabilir.)

Neyse ki agat taşının izleri içindeydi. 
Suyla sadece üzerindeki tozlar aktı gitti. 
En az, 40 milyon yıl, toprağın altında kalmış ağacın, camla mermer arası bir görünüm kazanmış hali; agat taşı. Yani içindeki minik bitkiler en az 40 milyon yıllık…
İçinde su damlası olanı, sivrisinek olanı, hatta çiçek olanı bile var agat taşının…
Düşünmesi bile heyecanlandırıyor insanı..
Mütevazı agatımı da bıraktım, süzülmesi için…

'9-10 yaşlarında, Filistin'li bir çocuğun, aceleyle, cebine doldurmaya çalışırken düşürdüğü taşlardan biri bu!' demişti Ahmet, şu an elimde olan taşı verdiğinde. 
Benim avucumda ne kadar sıradandı. 
Oysa, o Filistin' li çocuk, cebinden düşürmemiş olsaydı, defalarca kullanılabilecek bir silahtı. Üstelik kolaylıkla her yerde bulunabilecek, bedava, 'bıraktırılması' ya da 'müsadere edilmesi' söz konusu olmayan, kullanılması için özel bir eğitim ve öğretim gerektirmeyen, yedek parça ve cephaneye gerek duymayan, en önemlisi öldürücü olmayan bir silah. Tanka, tüfeğe karşı kullanılacak bir silah. 
Daha önce kullanılmış mıydı acaba?
Bundan sonra kullanılabilecek mi? 
En çok bu taşı yıkadım. Sadece Filistin' in değil, pek çok ülkenin pisliği bulaşmıştı üzerine. (Yine de arındığından emin değilim)

Kalan 177 taşı da yıkadım, tek tek…Süzülmelerini bekledim, kuruladım ve yerlerine yerleştirdim.

Televizyonu açtığımda, haberler, yine 'Filistin'de…' diye başlıyordu….
 
başa dön